4 Nisan 2013 Perşembe
Sevdalı yolcular umut delisi olur tabi ve hayalperesttir. Çünkü hayal büyülüdür, güzel düğün yapar, hoştur, sarhoş edicidir, cazibesine kapılınıp gidilendir..Hayalin düğünü de töresi de hoştur.Hayal bitimsizdir, sınırsız bir varlık alanı tanır herkese..Gerçek gibi sınırlandırmaz dünyayı. İhtimallerin bile katilidir çünkü Gerçek. Körelticidir, tabip eliyle bile düzelmez yarası. Ama Yunuslar çaylar içinde yüzebilir mi? Hayal kuran, hayal'i baş tacı eden, kafası dünyaya sığmayan insanlar gerçeğin dar alanında nasıl nefes alabilir ki?
2 Nisan 2013 Salı
Göğe Bakma Durağı'nda Açan Yerçekimli Karanfil..
Turgut Uyar'dan ilerde evleneceği Tomris Uyar'a ithafen yazılmıştır Göğe Bakma Durağı. İkinci Yeni'nin "Yerçekimli Karanfil" ile birlikte mihenk taşıdır. Düşsel bir şehirde iki sevgilinin göğe bakma durağına olan yolculuğu anlatılır. Öyle ki bu durak, bütün şehir sonsuz bir sessizliğe gömülmüşken, yalnız iki sevgilinin el ele tutuşup kalabalık olduğu, birbirlerinin gözlerine bakıp sularının ısındığı, durmaksızın gökyüzünü izlediği duraktır. Uyar, şiirin sonunda şöyle seslenir sevgilisine; "Seni aldım bana ayırdım,sayısız penceren vardı bir bir kapattım, durma kendini hatırlat, durma göğe bakalım.." Öyle ya insan yeryüzüne geldiğinden beri gözünü hep gökyüzüne diker. Aşık bir şairin hali gökyüzü tutkusu ile birleşince ortaya böyle bir başyapıt çıkar. Ama gelin görün ki, ikinci Yeni'nin kraliçesi, ilham perisi olan Tomris Uyar'a 'Yerçekimli Karanfil'leri bir bir vermek isteyen Edip Cansever de aşıktır. Cansever ona ithafen yazılmış onlarca şiire rağmen aşkına pek bir karşılık bulamaz. Ve susmayı tercih eder. Ama yılın tek bir günü hariç:15 Mart. O gün Tomris Uyar'ın doğum günüdür.
Ve Cansever, Tomris Uyar için yazdığı yeni bir şiirle her doğum gününde kapısını aşındırır Tomris Uyar'ın..Ve en sonunda pes eder, artık geçen geçmiş Tomris Uyar Turgut Uyar'ı tercih etmiştir. Cansever bu acısını "Saate Bakmak" şiirinde anlatır, 'varsın' der 'herşey sonraya kalsın sonraya en sonraya..' Ve Göğe Bakma Durağı'na atıfta bulunur: "Söyle nerde 'göğe bakma durakları' nerde? Bütün manşetler tutsaklığı ve yenilgiyi çağrıştırıyor.." Cansever'in elinde kırık dökük bir karanfil kalmıştır şiirdeki gibi, Turgut Uyar'a düşen ise koskoca bir gökyüzü..
Sezen'e dair..
Karşımda lise yıllarında
koleksiyonunu yaptığım Sezen Aksu albümlerinden biri duruyor. Kapak resminde
gözleri dolu dolu Sezen’in. Kakülleri alnını kaplamış, sadece keder gözlerinde
değil, yüzünün her noktasına değmiş. ‘Ağlamak Güzeldir’ diyor. ‘Her şeye rağmen
var olmak demektir’.
Sezen Aksu bu coğrafyada
dünyaya gelmiş, havasını solumuş, suyunu ekmeğini içmiş, bu diyarın acısıyla
demlenmiş, sevinciyle coşmuş, binlerce yıllık bu kültür mozaiğinde hayat bulmuş
her Türkiyeli gibi benim için de gönül tellerimi titretmekten öte sarsan, her
şarkısıyla nefesime nefes katan eşsiz bir ozan. Onunla dünya macerasının aynı
zaman dilimine denk düşmek, onun şarkılarında ortak duygularda buluşmak, asırlar ötesinden Anadolu'dan, İyonya'dan yükselen çığlığının ezgisinde şefkat bulmak ne büyük bir şans bizim için. Bundan da
anlaşılacağı üzere, Sezen Aksu’yu salt popüler bir kimliğe indirgemek çok büyük
bir hata olur. Onu biricik yapan en önemli şeyin, o ozan bilgeliğinde, insana
dair olanı anlama yetisinde yattığını söylemeliyiz. Bu yüzden her zaman Sezen
Aksu müziği benim için ‘kalıplaşmış bir pop müzik’ tanımından çok ayrı bir
yerde durur. Birçok şarkısı bir türkü
samimiyetindedir çünkü, muazzam bir
edebi güçle dolambaçlı yollara girmeden anlatır, anlatmakla kalmaz gönül
tellerimizi titrettikçe titretir.
5 Nisan 2012 Perşembe
Müjgan'la ağlaşmak..
Ve hep bu filmi izlediğimde şiirin hikayesiyle alakasız olsa da Sadri Alışık'ın kayınbiraderi Atilla İlhan'ın 'Mahur Beste' si düşer aklıma..O mahur beste çalar, Müjgan'la biz ağlaşırız. Küçük, fakir hayallerimiz için..Aynalı konsolumuz, topuzlu karyolamız için..
“Yaşamak Müjgan gibi bir şeydir benim için , ölmek de Müjgan yok demektir..”
Hikayemizin baş
kahramanı Hüsnü Neşedenyana, o şiir gibi akan oyunculuğuyla gözlerimizi
yaşartan nam-ı diğer Sadri Alışık, Yaşama’nın kendi lügatindeki karşılığına Leyla’sı
biricik Müjgan’ının öz ismini koyacak kadar aşıklık kabiliyetini edinmiş,
onun yokluğunu ölümle eşdeğer görecek kadar kendi halinden sıyrılmış, Mecnun’a
o ağır meczupluk döneminde sormuşlar ya hani, adın ne senin Leyla, sanın ne
Leyla, nerelerde gezersin Leyla, ne yer ne içersin Leyla..Her sorunun
cevabı Leyla’dan ibarettir, her cevap hep Leyla’dır, her yolun sonu Leyla’ya
çıkar ya hani Hüsnü’de dili Müjgan şiiri, kalbi Müjgan aşkı yüklü temiz
tertemiz bir aşıktır. Dolaysızdır aşkının hal-i pürmelali,kalbi büyük dünyası
küçük, gözü sadece Aşk’tadır. Hayalleri o denli küçük, o kadar sıradandır ki aslında
küçük bir kiralık gelinlik, elden düşme aynalı konsol veya topuzlu karyola
satan dükkanlara sığdırılabilir mesela. Fakir yuvasına yeterde artar bile hepsi
çünkü. Sofrasına iki aşığın tertemiz kalbi kurulsun kafi değil midir sanki?
Üstelik yediği ekmeğe, içtiği çaya Müjgan’ının eli değmiş.. Hangi zengin
sofrayla Müjganlı ekmeği, müjganlı çayı değişebilir ki Hüsnü? Hangi zengin akşamüstü manav çırağı güzel
abimiz Hüsnü’nün o fakir yuvasına Müjgan’a dönüşleri kadar değerli olabilir ki?
Ya da abı-hayat şurubu bile yerini tutar
mı o sahil kahvesinde 50 kuruşa
içtikleri gazozun yerini Hüsnü için? Yaşamak Müjgan için, müjgan uğruna ise..
Müjgan da görünürde
boş değildir tabi Hüsnü’ye..Hatta Hüsnü, haddimi aştım der..Öyle ki evleniriz
gibi geldi bana. Sıcak yuvamız, aynalı konsolumuz, topuzlu karyolamız bile olur
sandım..Müjganın bütün dünyanın pisliklerinden arınmış pür-ü pak avuç içleri,
ufacık elleri, dört defa lacivert gözleri , beline kadar inen sırma saçları
biraz daha Müjgan yapar aşkın adını. Dost sohbetleri bile Müjgan’la başlar,
Müjgan’la biter. Hüsnü’nün yoksul mahallesinin bütün güzel insanları önünde
eğilirler bu büyük aşkın. Sanki yeryüzünün kıyamet endişesinden kurtulması
Müjgan’la Hüsnü’nün kavuşmasına bağlıdır. Hepsi, Hüsnü’nün bütün güzel dostları
bel bağlarlar bu Aşk’a.. Yapılacak düğün, tutulacak ev, alınacak eşya..Hepsi
bir bir destek çıkar. Hüsnü öyle mutludur öyle sevinçlidir ki..Hesaba bile katmaz
aslında gerçekleri. Ne Müjgan’ın her haliyle paragöz, çirkef ve avam annesi engeldir,
ne fakirlik ne başka bir şey. Ama Hüsnü’nün “O gün Müjgan güzel bile değildi..”dediği
o gün belki Müjgan’ın gözleri dört defa lacivert bile değildir..Çalıştığı
terzideki zengin kadınların paris yolculukları, Hilton’daki zengin yemekleri,
göz alıcı şahane evleri hayallerin kiralık gelinlikçi elden düşme aynalı
konsol, topuzlu karyola dükkanlarına sığmayacak kadar iç karartıcı bir
büyüklükte olduğunu göstermiştir Müjgan’a.. Fakir aşığı Hüsnü’nün sunamayacağı
zenginlikte rüya gibi bir yaşamı ayaklarına serecek zengin bir kısmet de
belirmiştir üstelik.. Müjgan ve çirkin annesi bir gün fakir
mahallelerine gelen son model bir arabayla Hüsnü’nün zavallı yalvarışlarına,
beni öldürme, gitme deyişlerine rağmen uzaklaşıp giderler zenginliğe..Zengin
damatlarının iğreti ile baktığı bütün fakirliklerini geride bırakarak.. Ama Hüsnü öyle bir aşıktır ki, öyle başkadır ki hali..Bütün filmlerin, romanların aşık kahramanlarının en üstünüdür belki..Öyle bir merhametle kuşatmıştır ki aşk onu, "hayır der, beddua etmeyin Müjgan'a..O en iyisini yaptı, kızmaya küsmeye hiç hakkım yok, o layık olduğu gibi yaşayacak, ömrü çamaşır yıkamakla, yama yamamakla, soba yakmakla geçmeyecek..Karnı daha iyi doyacak, daha iyi ısınacak.."
17 Şubat 2012 Cuma
Dünya Kediler Günü hasebiyle..
"Kedisiz bir ev, iyi beslenen, yeterince sevilen ve saygı gören bir kedinin yaşamadığı bir ev, belki de mükemmel bir ev olabilir ama bir yuva olduğu nasıl kanıtlanacaktır?"
Amerikalı ünlü edebiyatçı Mark Twain böyle demiş. Sahiden, ne güzel yaratıklar şu kediler..Uzun kış gecelerinde onların tarifsiz yumuşaklığı ve muhteşem sıcaklığı ile ısınan evlerimiz, bıyığından kuyruğuna dek tepeden tırnağa şükür ve tevekkül dolu bu mübarek şeylerin sayesinde yuva olmuyor mu? Hırlamalarıyla şifa ve bereket getirmiyorlar mı kapımıza? Her hırıltısı bir şükrün, Allah'ı zikretmenin incelikli musikisi değilde nedir a dostlar?
Kedilerle tanışıklığım çok uzun zaman öncesine dayanıyor. Hayatıma ilk giren kedi yaz tatillerini geçirdiğimiz memleketimiz Artvin'de bizim oraların meşhur poşaları gibi aynı şekilde kapı kapı dolaşıp lor ve süt isteyen kusursuz bir siyahlığa sahip yaşlı kör kedidir. Hayal meyal hatırlıyorum, derdini anlatmak konusunda öyle bir ustalığı vardı ki, kapı önüne gelip uzun uzun miyavlamasıyla bütün ev ahalisi aç olduğunu anlar ve ufak kaplarda lor ve sütle tatlandırılmış ekmek önüne afiyetle serilirdi..Uzun süren açlığın cevalliğiyle ekmeği bir hışımla tutar, götürür uzak bir noktada yerdi..Bende onun bu hallerini uzun uzun izler, açlığı karşısında duyduğum acıyı her gelişinde önüne yeni yemekler ekleyerek gidermeye çalışırdım. Küçüklüğümden beri ruhumu esir alan bakıp besleme güdüsü bu siyah yaşlı kör kediyle kurduğum o kutsal bağa dayanır aslında..
Sonra yıllar geçti, kedisiz geçirdiğim dönemlerde oldu tabi ama son 11-12 yıl içinde elimden geçen kedi sayısının haddi hesabı kalmadı. Sevgili rahmetli kedimiz -onu içim sızlayarak ve hayırla yad ediyorum- Destina, isminin ağırlığından olsa gerek daha henüz 1 yaşına bile girmemişken geride 5 küçük güzel yavrusunu bırakarak ayrıldı aramızdan..Destina'nın annesi sayılan sevgili ablam Neslihan, onun ölümü karşısında yıkılmış geride bıraktığı 5 yavruyu olanca gücüyle yaşatmaya çalışmıştı. Destina'mızdan bize bu mayıs'da tam 11 yaşına girecek olan biricik Zeytinimiz miras kaldı. Ve şimdi o ömrünün çiçeği burnunda zamanlarını geride bırakmış bir halde, bilgelik çağını yaşamakta..Allah uzun ömürler versin Zeytinim sana:) (Amin ve maşallah derseniz sevinirim:)
13 Şubat 2012 Pazartesi
Sevgililer Günü..
Kapitalist düzen icadı ıvır zıvır tüketim toplumu v.s mevzularına girmeyeceğim..Ne var yani sürekli kavgaya dövüşe harcıyoruz güzelim zamanımızı 1 günde -artık kim demişse iyi demiş- sevgililiği kutlamaya ayırmışlar fena mı yani? Neticeye bakma niyete bak, tüketime yönelme sev sevil sevgililer gününüde kutla;)
http://www.youtube.com/watch?v=D-Lp2QnYADk
http://www.youtube.com/watch?v=D-Lp2QnYADk
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)